İbni Sirin’in Hayatı

İbni Sirin’in Hayatı

Rüya alimlerin den olan ibni sirin diğer rüya alimleri gibi ilim sahibi zatlardan birisidir. İbni sirin hayatı boyunca bir çok esere sahip  rüya yorumcusu olarak güzel ahlakı ve terbiyesiylede bir çok gönülleri feth etmiş büyük bir alimdir. Bu yazımızı kaynak olarak ehlisunnetbuyukleri sitesinden alıp sizlerin bilgisine sunarız.

Tabirinden olup, tefsir, fıkıh alimi ve meşhur rüya tabircisi. Asıl adı  Muhammed’dir. Babasının adı Sîrîn olup, Resûlullahın ( aleyhisselâm ) hizmetçisi ve Ensâr-ı kiramın büyüklerinden Enes bin Mâlik’in azatlı kölesidir. Annesi Safiye de Müslümanların göz bebeği Hazreti Ebû Bekir’in âzâdlısıydı. Basralı’dır. 33 (m. 653)   senesinde doğup, 110 (m. 729) senesinde vefât etti.

Güzel bir terbiyeyle yetiştirilip, büyütüldü. Sahâbe-i kiramdan otuz kişi ile görüştü, onların sohbetinde, bulunarak hadîs ilmini tahsil etti. Çok hadîs öğrendi. Hadîs ilminde imamlık (300 000’den fazla hadîsi ezbere bilen) derecesine yükseldi. Hazreti Âişe, Enes bin Mâlik, Zeyd bin Sabit, Hasan bin Ali, Ebû Hureyre, Abdullah bin Abbâs, Cündeb bin Abdullah, Semura bin Cündeb, İmrân bin Husayn, Huzeyfe bin el-Yeman, Ebû Sa’îd-i Hudrî, Ebü’d-Derdâ’dan (r.anhüm) hadîs-i şerîf rivâyet etti. Tabiînden de pek çok kimseyle görüşüp, sohbet etti. Onlardan da hadîs-i şerîf dinleyip, rivâyette bulundu. Kendisinden Kûfe’nin en büyük âlimlerinden Şa’bî, meşhûr hafız ve imamlardan Katâde bin Diâme, yine devrin meşhûr âlim ve muhaddislerinden Dâvûd bin Ebî Hind, Ebû Eyyûb, Hâlid el-Hazzâ, Cerîr bin Hâzim, Eş’as bin Abdülmelik, Âsım el-Ahvel, Mâlik bin Dinar, el-Evzâî, Umare bin Mihrân, Ebû Hilâl, İbni Avn, Süleymân et-Teymî, Mukâtıl bin Süleymân hadîs-i şerîf rivâyet ettiler. Hadîs ilminde imâm olup, sikadır, ya’nî sağlam ve güvenilirdir. Rivâyet esnasında harfler üzerinde dahi titizlik gösterirdi. Hadîs ilminde isnada çok önem verirdi. Bu husûsta “İlk zamanlarda halk, isnad sormuyordu. Fakat, ne zaman ki müslümanlar arasında fitne vâki oldu; o zaman, sünnet ehlinden olanların hadîslerini almağa, bid’at ehlinden olanların hadîslerini terk etmeğe başladılar” buyurdu. Rivâyette son derece titiz davranırdı. “Bu ilim, ya’nî hadîs ilmi, dindir. Öyle ise dîninizi kimden aldığınıza dikkat ediniz” buyururdu. Müfessirlerin ikinci tabakasına mensûbtur. Tefsîr ilminde Abdullah bin Abbâs’ın ( radıyallahü anh ) talebesidir. Âyet-i kerîmelerin iniş, tefsîr ve izahına son derece dikkat ederdi. Bu husûsta; “Kur’ân-ı kerîmden bir âyeti, Ubeyde bin es-Selmânî’den sordum. Bana Allahü teâlâdan sakın, Kur’ân-ı kerîmin ne şey için nâzil (indiğini) olduğunu bilenler gitti (kayboldu)” dediğini rivâyet eder. Tevbe sûresi, ondokuzuncu “Siz, (müşriklerin) hacılara su dağıtma işi ile Mescid-i Haram’ın îmârını, Allaha ve âhıret gününe îmân edip de Allah yolunda cihad eden kimsenin işi gibi mi tuttunuz? Bunlar Allah katında bir olamazlar (müşriklerin Bâtıl işleri ile mü’minlerin müsbet amelleri eşit değildir). Allah, zâlimler topluluğuna hidâyet ihsân etmez.” âyet-i kerîmesinin nüzûl sebebini şöyle rivâyet etti: Hazreti Ali Mekke-i mükerremeye gidip, Abbâs’a hitaben; “Amca! Resûlullaha daha kavuşmayacak mısın?” deyince Abbâs da; “Ben Mescid-i Haram’ı imâr ediyorum. Beytullah’ın örtüsünü giydiriyorum” cevâbı üzerine bu âyet-i kerîme nâzil oldu. Bu âyet-i kerîme, îmâna yakın olmayan herhangi bir amelin, indi ilâhide kıymetsiz olduğunu göstermektedir. Nisa sûresinin sekizinci âyeti olan “Miras taksim olunurken, (Mirasçı olmıyan) akraba, yetimler, yoksullar da hazır bulunurlarsa, kendilerini (ondan birşey vererek) rızıklandırın!” hükmü gereğince, Ubeydet-ül-Selmânî ( radıyallahü anh ) yetimlere miras taksim etti. Sonra bir koyun kesmelerini emretti. Pişirilip, bu âyette bildirilenlere yedirildi ve bu âyet olmasaydı koyunun parasını ben verirdim, dediğini rivâyet etti.

 

Üye olmadan yorumunuzu ekleyebilirsiniz

Yapılan yorumlar

Henüz yorum yapılmamış.